MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

İDEAL BİR EĞİTİMCİMİZ BEDİR BOZ; HAKK'A YÜRÜDÜ

11 Ekim 2025 Cumartesi 15:13

Kıymetli bir kardeşimiz daha terki dünya eyleyerek ukba alemine göçtü. 

Biz ölümü kabullensek de ecelin ne bir saniye geri ne de ileri olmayacağına inansak da takdiri ilahiye boyun eğsek de en yakınlarımızdan birinin vefatı derinlerden acıtır içimizi. Tıpkı Resulullah'ın oğlu İbrahim'in vefatı üzerine bir peygamber olmasına rağmen ağlarken göz yaşlarını akıttığı gibi. Ben de bir insanım demişti. Bu dünyadaki ayrılıklar bile hüzün verici iken öte aleme gidişlerle yaşanan ayrılıklar da elbette hüzünlü olacaktır.

Liseyi beraber okumuştuk Bedir Boz kardeşimle. Dört yıl aynı yurtta kalan aynı okulun öğrencisiydik. Zeki, afacan ve dost canlısı biriydi. Afacanlığı zeki oluşundandı. Abisi de aynı okulun bizden iki devre öncesinin öğrencisiydi. Hafız, ilmiyle amil Kahramanmaraşlı Afşin'den bir imam Efendi'nin çocuklarıydı. Büyük abisi de ilahiyatçıydı. İlimle yoğrulmuş bir aileden geliyordu.

Bedir kardeşimiz liseyi bitirdiğimiz sene mezuna kalarak hem üniversiteye hazırlanmış hem de hıfzını tamamlamıştı. Bir bakıma iki hazırlık içine girmişti. Üniversite sınavını kazanarak ilahiyat fakültesine yerleşmişti.

Fakültesinin başarılı bir üniversite öğrencisi olarak eğitimini tamamladıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığını değil de milli eğitimi tercih ederek eğitimci olarak hayata başladı.

Uzun bir süre idarecilik de yapan kardeşimiz bir bakıma ilminin zekâtını verenlerden biri oldu. 

Eğitimci kimliğiyle öğrencisine hem ögretmen hem de bir baba oldu... Bir baba şefkatiyle öğrencileriyle ilgilenirdi.

Yıllar sonra bir görev vesilesiyle Afşin'e gittiğimde idarecisi olduğu Afşin İmam Hatip Lisesi'nde kendisini ziyaret etmiştim. Liseden mezun olduktan yıllar sonra çalıştığı okulda bakanlığın iki personeli olarak bir araya gelişimiz görmeye değerdi. İki dostun rube rub buluşmasının verdiği coşku bizi çok eski anılarımıza götürmüştü...

Okulunun ayrıca yatılı bölümü de vardı. Kendisinin yurt öğrencisi olmasının bu manada öğrencilerle ilgilenmesinde çok faydalı olduğunu söylemişti bana. Duyarlılığı daha fazlaydı bu sebeple. Özellikle de yurtta kalan çocuklar üzerine şefkat ve merhamete dayalı bir ilgi ve alaka ile eğinildiği taktirde onlardan çok kaliteli öğrencilerin yetişebileceğini örnekleriyle açıklamışti. Hafızlık, Kur'an'ı Kerim'i güzel okuma ve hutbe yarışlarında ögrencilerine birçok derece kazanmalarını  sağlayan kendisiydi. Mesleki alanda öğrencilerinin kalitesini yükseltirken akademi başarılarını da o nispette yükseltmişti.

Aile hayatını da ihmal etmezdi. Bunu bir kusur olarak addederdi. Okuldaki başarısı aslında ailede sergilediği davranışlarının bir yansımasıydı. Dört kızı olan kardeşimiz dördünü de hafız olarak yetiştirmişti. Büyüğüne ilahiyat eğitimi aldırırken ikisine tıp küçüğüne de eczacılık yolunu açmıştı. Çocuklarındaki bu başarı grafiğini öğrencilerine de görmek istiyordu ve başarmıştı.

Vatanını ve milletini seven münevver bir eğitimci ve idareciydi. Sünneti seniyyeye bağlı şuurlu bir müslümandı. Dünyada olup biten olayların bize gösterilen penceresinden değil de perde arkasında planlanan yönünü hep merak eder ve irdelerdi. Zaman, onun hep haklı olduğunu gösterirdi...

Siyonizm'in dünyayı kana bulayan hikayesini çok iyi biliyordu. Özellikle de Türkiye'ye yönelik emellerinin gayet farkındaydı.

Ümmet bilinci kendisinde hat safhadaydi... Bugün yasadıgımız şu pürmelal halimizin şifrelerinin Abdülhamid han döneminde saklı olduğunu hep söyler dururdu.

İlim ve bilim alanında emin adımlarla yürürdü...Hem aklını hem de ruhunu hakiki bilgilerle donatan yapısı ve o minvalde yasayışı iki cihanı mamur edecek nitelikteydi. Çevresini yaygın eğitimle aydınlatırken, örgün eğitimle de öğrencilerine kol kanat gererdi.

Öğrencilerinin sosyalitesine çok önem verirdi. Makam odasında uzun sohbet ederken öğrencilerinin sosyal etkinlikerine önem verişini lise dönemindeki tiyatro çalışmalarımıza bağladığını söylemişti. Birlikte çok ciddi bir tiyatro eğitimini almıştık. Tiyatro hocamız, sinemalarda birçok filmin yönetmenliğini yapan Sinoplu Şevket Demirkapı'ydı. Sahnelediğimiz tiyatro oyunları aslında bizi mesleki hayatımıza hazırlamıştı. İmam Hatip öğrencisiydik. Hutbe okumak, vaaz vermek gibi etkinlikler hep topluluklar karşısında icra edilen görevlerdi. Buna bir de diksiyon eğitimi ile şan dersleri eklenince yetenekler zirve yapmıştı. Ta o küçüklük dönemimizde bile kalabalıklar karşısında sıkılıp heyecanlanmadan nice metinler okumuştuk... Bu etkinlikler bizi hayata hazırlamıştı. Hayatın o dönemine damgasını vuran güvensizlik bizde güven patlaması olarak ortaya çıkıyordu. Okulunda temsili birçok etkinliğe bu sebeple yer veriyordu.

Sohbet esnasında anılarımız bir bir dile gelirken hem gülüp hem de üzerinde düşündüğümüz hayat sahnemizden bir kesiti tekrar dile getirmiştik. Günlerce provasıni yaparak hazırlandığımız oyunu oynamış böyle yorucu geçen tiyatro çalışmalarımıza dönemlik ara verdiğimiz bir gün tefsir hocamız yoklamaları alarak sınıf defterine işleyeceği konuyu yazıp derse başlamadan şöyle sınıfı bir süzdü. Hocamız aynı zamanda okul müdürüydü. Bilge bir insandı. Donanımlı bir eğitimciydi. Anormal derecede okumaları olan ender bir kişilikti. Bunun farkında olduğumuz için de dersini kaçırmak istemezdik. Pür dikkat dinlerdik. Dersleri birer konferans gibi geçerdi... Her kelimesini bilinçli seçer, cümleleri bilgi doluydu. Sınıfı süzmesi bile anlamlı gelmişti bize. Ne diyecek diye merakla bekledik. Bedir Boz arkadaşımıza hitaben "Ayağa kalk" dedi. Haliyle sınıfça merak ettik. Her saniyesi dolu dolu geçen hocamızın bu çıkışı bizi iyiden iyiye meraklandırmıştı. "Şu hanımını boşa da öylece derse baslayalım" demesi başta Bedir arkadaşımızı sonra da bizi cidden düşündürmüştü. Bedir arkadaşımızın evli olmadığını biliyorduk. Lise üçüncü sınıftayız ve daha onsekizinde bile değiliz. Evladım dedi hocamız, "tiyatro oyundaki rolün gereği evli değil miydin? Evet dedi arkadaşımız.  "İşte onu kastediyorum" dedi hocamız... Sanki canlı, doğaçlama bir ortaoyun oynanıyordu sınıfın ortasında. "Oyun gereği değil miydi bu evlilik ve oyun bitti, haliyle evlilik rolü de bitti" demesi üzerine Bedir'in, hocamız merakla beklediğimiz cevabı vermişti; "nikahın şakası da ciddisi de ciddi iştir." İlk defa duymuştuk bunu. "Hatta boşanmada da durum aynıdır. "Şaka yollu boşamalar da ciddidir" demişti... Hocamız bu fıkhi bilgileri tam kıvamında vermişti bize..Belki bu husus fıkıh dersimizde konu icabı dile gelseydi unutuverecektik. O gün bu bilgiler zihnimize kazınıvermişti. Eğtimin ince bir metodunu uyguluyordu hocamız.. Bedir arkadaşımız usülune uygun olarak "üçten dokuz talakla boşadım" dedi. Bu boşama ifadesinin nasıl olacağını da o gün öğrenmiştik. Bize tiyatro eğitimi aldıran bu müdürümüz Resul Şahin idi.

Başarılı öğretmen ve idareciler asla unutulmaz. Sonrakilere de rol model olurlar. Onların bu rol model oluşları bir ustalıktır aslında. Üniversitelerde verilmez bu ustalık eğitimi. Ancak görerek ve yaşayarak öğrenilir.

Bedir hocamız bugün gerçekleştirmeye çalıştığımız Maarif Modelli eğitimin görünmez kahramanlarındandı. O günkü sohbetimizde Tarih kitaplarımızın neden bir Yahudi'nin kalemine terkedildiğinin sitemini yapmıştı. Dilimiz bir Ermeni'nin kalemine neden bırakılmıştı. Yüz yıl önceki eserlerimizi okuyamayışımızın derdiyle yanmaktaydı. Yalan bilgilerle doldurulan tarihimizin bizi Osmanlı'ya düşman ettirdiğinin ıstırabını yaşıyordu. Karınca kaderince bir devlet politikası çerçevesinde ancak verilebilmesi mümkün milli ve manevi değerlerin ağırlıkta olduğu bir eğitimi kendi çabalarıyla vermeye çalışıyordu. Yeni müfredatta Kristof Kolomb'un bir kaşif değil aslında bir çapulcu olduğu bilgisinin verildiğini duyduğunda uçmuştu adeta. Kızıl Sultan yaftası gibi...Adab-ı muaşeret bizi biz yapacak bir proje demişti... Artık "Ali ata bak" yerine "Ali namaz kıl" diyorduk. Kimliğimizi unutturan bir eğitim çöpe atılmalıydı. 

Sonra Ahab-ı Kehf'i ziyarete geçtik. Yedi gencin dönemin despotuna karşı nasıl bir mücadele verdiklerinden bahisle böyle gençler yetiştirmeliyiz demişti bana. Kurtuluşumuzun böyle Allah inancıyla dopdolu bir nesil ile ancak mumkün olabileceğini hararetli hararetli anlatıyordu.

Ömrü kifayet etmedi. Çok büyuk emelleri vardı. 

Eğitim camiamızın başı sağ olsun. 

Ne o eğitime doydu ne de biz kendisine doyduk.

Rabbine aşık biriydi kardeşimiz ve Rabbine döndü. 

Mekanı cennet olsun.

İnnâ lillahi ve Innâ ileyhi râciûn.Hepimiz Allah'tan geldik ve Ona döneceğiz. 

Mustafa Salim
11 Ekim 2025 Ankara

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Mesut Hoca
Yorumunuz onay bekliyor ...
Sadık Özdemir
Yorumunuz onay bekliyor ...
Tahir
Yorumunuz onay bekliyor ...
Ali özer
Yorumunuz onay bekliyor ...
Ali özer
Yorumunuz onay bekliyor ...
Bünyamin kaplan
Yorumunuz onay bekliyor ...